Biz Siyah Kadar Asil, Beyaz Kadar Temiziz...

25 Ekim 2012 Perşembe

Fulya'nın acıklı hali


Her cumartesi-pazar günü oğlumu Fulya'ya götürüyorum. Hem Beşiktaş'a olan aidiyetinin güçlenmesini hem de spor yapmasını önemsiyorum.

Fulya bugün Beşiktaş ile semt arasındaki biricik sportif bağ olarak dikkati çekiyor. Başka bir deyişle Fulya da elden gittiğinde Beşiktaş ile semt arasındaki organik bağ da kopmuş olacak. Neden?

Çünkü Beşiktaş'ın Şehidi Şan Öktem'in adının verildiği bina bir enkaz olarak oracıkta duruyor. Demirören yönetiminin çivi çakmak bir yana, kapı-pencere iskeletlerini bile koruyamadığı o bina Beşiktaş'ın en büyük utançlarından biridir. Hemen arkasında yükselen iki gökdelenden üç otuz para kazanabilen ve kulübün geleceğe dönük bütün umutlarını bağladığı o arsayı heba eden zihniyet ne yazık ki müteahhitten Şam Öktem'e çivi çakmasını istemeyi bile düşünememiştir.

Asıl hüzün veren o bina enkazının üstünde hala Beşiktaş'ın Şehidi Şan Öktem adının duruyor olmasıdır. O isim buna layık değildi.
Yeniden Fulya'ya dönelim. Beşiktaş'ın umudu ve geleceği gözüyle bakılan gençler hala iki konteynerın birleşmesi ile oluşturulan soyunma odalarında soyunup-giyinmektedir. Duş vb. imkanlar sınırlıdır. Saha yıllardır hiçbir bakım yapılmayan suni çimden bir sahadan oluşmaktadır. Doğru dürüst topun zıplamadığı bu sahayı kullanılabilir hale getirmek için sahaya çuvallar dolusu minik plastik toplar dökülmektedir.

Sahanın taç çizgisi öylesine gariptir ki maç yapan çocuklar telle çarpmasın diye konulan sünger yastıkların hiçbir etkisi olamamaktadır. Devam edelim.

Seyircinin çocuğunu bekleyebileceği modern ve işlevsel bir kafeterya yoktur. Veliler için sadece bir tane plastikten tuvalet konmuştur ve içine girmek bir yana kokudan yanından bile geçmek hastalık nedeni olabilir. Çevre temizliği yapılmamakta, yerler pislikten geçilememektedir. Seyirci için yapılan tribün bir inşaat faciasıdır. Seyirciler için oturacak tek sandalye vb. "şey" yoktur. Hiçbir hijyene ve konfora dönük çaba gösterilmemiştir.

Diyebilirsiniz ki "oğlun için mi istiyorsun?"

Hayır.

10 yaşında hobisi futbol olan çocuk nasılsa idare eder. Ama o sahada Beşiktaş'ın geleceği U-13-14-15-16-17-18 yaş Beşiktaş futbolcuları diğer takımlarla maç yapmaktadır. Sizlere çok ama çok utandığım bir anı anlatayım. Beşiktaş'ın U-17 yaş takımının Fenerbahçe ile yaptığı maçta bir Fenerbahçeli oyuncu sakatlandı. Sakatlığı epeyce ciddi olduğu anlaşılan futbolcu için sedye arandığında, en son İkinci Dünya Savaşı filmlerinde gördüğüm bezden bir sedye aranıp bulundu. Ancak futbolcu yatırıldığında adeta antika değeri olan sedye yırtıldı ve futbolcu bir kez daha acıyla başbaşa kaldı. Sonra da belki de hiç ayağı bükülmemesi gereken o gencecik çocuk tıngırdayan bir tekerlekli sandalyeye oturtularak sahadan çıkarıldı.

Beşiktaş'ın alt yapısına verdiği değer bu mudur?

Her defasında gittiğimizde sorduğumuz soru şudur;

Yaşanan krizin ışığında kendi öz kaynak düzenine dönmekten başka hiçbir çaresi kalmayan Beşiktaş yönetimi acaba alt yapıya ve gençlere gerekli önemi ve değeri vermekte midir?

Bunun en önemli göstergesi o Fulya'nın değişmesi olurdu. Diyelim ki maddi imkansızlıklar o değişimi geciktirmektedir. Peki Beşiktaş yönetiminden bir Allahın kulu Fulya'yı ziyaret ederek gençlere ve sahaya verilen ilgi ve önemi göstermekte midir?

Kocaman Hayır!

Öylesine garip bir dönemden geçtik ki 3.5 milyon Euroya Alves diye bonservisinin sadece yüzde 50'sine sahip olabildiğimiz bir oyuncu transfer ettik.

Sonra bu oyuncuyu Süper Lig maçlarında sadece 3 dakika oynattık. Buna karşılık A-2 takımında antreman ve maçlara çıkarttık. Bu oyuncuya ödenen transfer ve menejerlik parasıyla bırakın Fulya, bütün Beşiktaş futbol okulları abad olur, yeni Metin-Ali-Feyyazlar yetişirdi.

Ey Beşiktaş yöneticileri size tavsiyemiz, gelin Fulya'yı görün
Demiştik ki "Bir gün değil, her gün Beşiktaş" Herhangi bir gün bekleriz
Rıdvan Akar/HABER1903

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arama Motoru